Cumartesi, Nisan 29, 2006

5.Yolu anlatıyım

        Saat 10da okulun oradaydık, tıklım tıklımdı, bir otobüse doluştuk, sonra Alsancak’a gittik... Alsancak’ta bir otobüs daha eklendi, içinde sadece 12 kişi vardı, tanıdık simaların hepsi oraya geçtiği için bende bir şekilde oraya geçtim... Bir sürü insan vardı sadece “merhaba” dediğim ama pek muhabbetim olmayan 10saniye sonra aralarındaydım sanki her gün beraber bir masada oturuyormuşcasına... Gecenin bi saatine kadar hopladık zıpladık sonra mola verdik herkes sızdı... Ben uzun bir süre uyuyamadım... Koridorun en önündeki basamağa oturdum bir yanda kaptan bir yanda muavin biraz muhabbet etmeye çalıştım...

        Garip bir his, Bahar Hoca’nın sayesinde galiba ama birden kendimi cidden sorumlu hissettim bütün öğrencilerden, arkası havasız mı diye kontrol ettim klimayı açtırdım, sonra serinleyince üşütmesinler diye kapattırdım, uyuyanları gördükçe “Ah canım benim!” şeklinde yüzünü sevesiğim geldiği bile oldu, iki kişilik yerlerde iki kişi uyumaya çalıştığı zaman onlara yer açtım neredeyse herkesin iki kişilik yerde tek başına uyumasını sağladım, ayakta kalmama rağmen, elimden gelse teker teker üzerlerini örtücem, alınlarından öpücem, “allah rahatlık versin evladım” diycem; yani evet biraz abarttım bu hissi. Neyse sabaha geçmişti...
        
        Sabah boğaz köprüsüne bakmak yerine makyaj yapıyordu ve anladım ki yanlış yerdeyim . Garipsedim ama bi daha böyle bir konu çıkmaz diye de fotoğraf çektim, yine kendime eğlence yaratmıştım yani. Uyku vardı herkes de, mahmurluk! Piere Lottie (yanlış yazmış olabilirim) denen bir yere gittik, o zaman farkettim ki bu bir okul gezisi değil turistik geziymiş, insan küçük çaya bir buçuk milyon verince ayıyo ingiliz turist muamelesi gördüğünü, değmezdi manzara ve iki çay için 5kağıt vermeye, yine de ingiliz mantalitesi güden turistlere öneririm ve gütmeyenlere tok gidin derim

        Keyifler yerindeydi oradan ayrılırken, ardından miniaturk denen yere gittik. Aslında yapmaya çalıştıkları fikir çok iyi olsada çok kötü bir mekan kesinlikle, tam Türk işi... Türklerle ilgili gördükleri herşeyin maketini serpiştirmişler insanlara dolaştırıyorlar ama biraz da islami amaç güdülmüş gibi.
        
        Ardından Koç müzesine gittik, bence bir endüstriyel tasarım öğrencisi için gidilmesi gereken bir yerdi ama karnımız açtı ve sersemlik vardı, o yüzden orayı da ingiliz turistler gibi gezdik (tamamen bizim suçumuz) Araba kolleksiyonu inanılmaz adamın. Para var huzur var. Bi de orada fotoğraf makinesinin pilinin bitmesi hiç iyi olmadı, istediğim resimleri çekemedim.

        Otobüse bindiğimizde tekne gezisi için ve Yemek için 10’ar milyon toplamaya kalkıştılar, sonra birden millet coştu benimle beraber, sonuçta ingiliz turist muamelesi görmeye başladığımız yetmiyor gibi birde onların yolunduğu gibi bizide yolmaya çalışırmışcasına bir izlenim oluşmaya başladı haliyle... Sonra itirazlara “kesinlikle bu kurallara uyulacaktır!” denince birden ipler koptu haliyle. Ve yine her zaman ki gibi olay farklı bir boyuta taşındı, insanlar Zuhal hocanın uçakla gelmesini bile sorun etmeye başladı... Yani sonuçta sorun gitti başka bir yerlere.... Sonuç olarak da sadece amacına ulaşan benimle Gizem oldu çünkü para vermedik, gerçi insanların da yapması gereken buydu ama insanların para sorunu olmadığı için onlar bunu yapmadı, onların tek derdi otele gitmek oldu sanki okulla gelmemişiz gibi. Yine de suçladığım ne hocalarımız, ne de istekleri yüzünden öğrenciler, aslında tek suçladığım yolma tekniğiyle para kazanmaya çalışan tur şirketi ve kızdığım hacaların buna karşı bişey yapmamaları...

        ... Ve sonuçta bir sosisli yedik 5kişi olarak 2,25YTL karşılığında ve tekne gezisine çıktık, boğaz turu bence keyifliydi, en çok hoşuma giden kesinlikle boğaz köprüsünün altından geçmekti ..........

        Otele geldiğimizde keyifler iyiydi, odamıza geldik, sonra ben sızmışım! Oysa ki BabaZula ‘ya gitme şansım vardı ve gitmek de istemiştim ama yol yorgunu muhabbeti, Efe gitti ben sızdım, şimdide saat 1:30 uykum yok... Yarın 8:30’da yola çıkıcaz...


        Haksızlıklara karşı savaşmak, haklarını savunmak, bir yandan da hakkın olmayan için savaşmak! Ben çok rahatsızlık duyuyorum haksızlığa karşı yapılan savaşın ekstra haklar için kullanılmasına, neden insanoğlu yetinmez ve diğerlerinin hakkına müdahele edecek kadar doyumsuz olur anlamıyorum. Anlamam gerekiyor biliyorum çünkü şımarık ve doyumsuz bir insan oldum hayatım boyunca ama anlayamıyorum çünkü hakikaten kimsenin hakkında gözüm olmadı, kimseye haksızlık yapmayı isteyerek ya da haksızlık yaptığımı bile bile, haksızlık yapmadım. Böyle bir durumda ne diyebilirsiniz ki “Açın gözlerinizi!” mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gizli Özne

Sürekli dönüp dönüp onun yazdıklarını okuyorum. Facebook'ta onun resimlerine bakıp duruyorum, beraber yazışmalarımızı yeniden yeniden...