Cuma, Mart 18, 2011

Geleceği Görmek

Ortalama olarak insan %3-5 arasında beynini kullanabildiği söylenir. Bunun %10u bilinçaltımız olsa ve pasif olduğunu varsayarsak geriye büyük bir kısmın kullanmadığını görürüz. Bunlar özellikle bu yazıyı okuyanların bildiği bişey olduğunu biliyorum. Biraz olsun fantastik şeylere inanıyorsanız, beyninizin %100üne yakın bir kısmını kullandığınızda uçabileceğinize, nesneleri dokunmadan oynatabileceğinize veya bunun gibi doğa üstü şeleri yapabileceğinize inanabilirsiniz. Burada yazdıklarım aslında bunlarla alakalı değil, her ne kadar bunların olabileceğine az da olsa inanıyorsamda henüz bunun mantıklı olmadığını düşünüyorum.
Bunların yanı sıra geleceği görmek bence mantıklı ve doğa üstü olmayan sadece sıra dışı bir durum. Bugün aklını az kullanan birisi, geçmiş deneyimlerine dayanarak neden sonuç ilişkilerini görebilme yetisinede sahip bir şekilde gelişir. Mesela bir bardağın üstünden ittiğiniz zaman devrileceğini ve bir ihtimalle kırılabileceğini bilirsiniz. Biraz daha fizik ve matematik görüşlere sahip olursanız, kırılma ihtimalini kesinliklere oturtabilirsiniz. Bu neden sonuç ilişkilerine biraz daha geleceği görmek gibi bakarsak ve daha çok domino taşları gibi nedenler ve sonuçlar olarak bakmaya çalışırsak yavaş yavaş geleceği görmek kavramına yakın hissedebilirsiniz. Yani aslında insan beyninin %3-5 ini kullanarak ve geri kalan bilinç altında bulunanların desteğiyle kapsamı dar ve kısa süreli geleceği görebilir. Bugün üst düzey yöneticilerin (başarılı olanların) beynini sadece geleceği görmek için kullandığını düşünürsek ve normalin hafif üstünde insanlar olduğunu varsayarsak, bu varsaydığımız kısmın gelecek 10-20 senesini o sektörde görmekte. Diyelim ki bu insanlar beynini %6 oranında kullanıyor...
Eğer bir insan zihnini her konuda açık tutabiliyorsa, özellikle insan psikolojisi, davranış şekilleri, fizik, olasılık, matematik, sosyoloji ve toplumu oluşturan bir çoğu bilimde kendini fazlasıyla geliştirebilmişse zamanla yine normal insan kadar beynini kullanarak, iç güdülerinin kendini doğru yönlendirebilmesini sağlıyorsa geleceği görmek için 5sene sürekli teoriler geliştirse kendi hayatının geri kalan kısmını daha yaşanmadan rahat rahat kitap olarak yazabilir.
Bugün her insan bir saniye gibi kısa sürelerde gelecekte bir saniyelerini bütün detaylarıyla görür, bazıları bunun farkında olur, bazıları bunun sadece görüntü olduğuna inanır, bazılarıysa sadece umursamaz. Bu bir saniye beynimizin kendiliğinden yarısından çoğunu anlık olarak kullandığımız sürelerdir. Bu bir saniyleri sürekli hale getirmek teorik olarak mümkün fakat ciddi anlamda yüksek ve vücudumuza uyumlu bir güç kaynağına ihtiyacımız var ve bu pratikte henüz imkansızdır. Bu anlık durumların farkında olanlar bunu beyinlerini sıradaki anlık görüntüyü büyütmek için kullanabilirler ve zamanla bu bir saniyelik bir görüntü olmaktan çıkıp uzun sürelere ulaşabilir, böylece geleceği görmeye başlar.

Bunları okurken sakın benim kesinlikmiş gibi yazdığıma bakmayın çünkü bunlar bir araştırma sonucunda ortaya koyduğum şeyler değil sadece kendi mantığımla, çoğunlukla kulaktan doğma bilgilerle inandığım şeyler.

Salı, Mart 15, 2011

Sen

Sana karşı birşeyler hissediyorum, bunu yalanlayamam, sanki yokmuş gibi de davranamam ama bu aşk değil, en azından bu şekilde düşünmek veya kendimi inandırmak istemiyorum. Yanında olduğum zaman dudaklarından öpüp, elini tutarak oturmak istemiyorum. Hani bunu sen istersen olur ama ben bunu özellikle istemiyorum, içimden dudaklarına yapışmak geçmiyor. Bunun yanı sıra dudaklarından bir kere öpsem, sana olan sevgimi daha iyi anlayacağımı biliyorum.

Benden iyi bir baba olabilir, belki şimdi değil ama zamanla o noktaya geleceğimi biliyorum, çok uzun değil belki bir, taş çatlasa beş sene sonunda çocuklarımın olmasını da istiyorum ve biliyorum sende aynı isteğe sahipsin ve o gün söylemedim belki ama senden çok ama çok iyi bir anne olur. İstediğim el ele dolaşmak sokaklarda sevişmek değil, yalnızlığımızı paylaşmak ve içimizdeki bu birikmiş dünyayı aktarmak çocuklarımıza.

Biliyorum, sana karşı aşk duysam belki daha az bir yük olurdu ama bu şekilde korku gerektirecek kadar ağır bir istek değil bu, biliyorsun, bu zamanı gelince isteyeceğimiz bir şey ve ben bugün baktığım zaman senin gibi birisinin ki biraz daha ümitsiz olsam sadece senin olabileceğin bir olgu olduğuna inanıyorum.

Başa dönüp toparlamaya çalışayım çünkü bunları yazarken bir an bile duraksamıyorum ve aklımdan geçenleri olduğu gibi düşünmeden ve kurgulamadan yazıyorum.

Sana karşı ciddi bir anlamda sevgim var. Aşk değil bu, mantıklı bir sevgi, arkadaşa duyulan ama biraz fazlası. Bugün senden istediğim yada senin için olmak istediğim insan bir arkadaştan öte değil. Tek farkı isteklerime gem vurmadan var olan bir arkadaşlık. Sarılmak istediğimde sarılabileceğim, yanaklarını sıkıştırıp alnından öpebileceğim, bizim veya başkasının kıskançlığına yer olmayan.

Paylaşım benim istediğim. Herşeyi anlatabiliyorsun bana, her anlattığını herşeyimle dinleyebiliyorum, bir an bile sıkılmadan. Benimle susabiliyorsun, dalıp gidebiliyorsun, yalnızlığımı paylaşabiliyorsun. Zaten var olanları istiyorum, tek farkı bunları paylaşmak istediğim zaman yanında olabilmek, aramaya korkmadan davranabilmek.

Pazar, Mart 13, 2011

Beklenti

Her gün, her an herkes gibi hayata biraz daha anlam yüklemeye çalışıyorum. Bazen bu arayışta kendimi bile kaybediyorum, çoğunluğun aksine... “ayrılıcam” diyen bir insana içimden “hayır ayrılma” demek istedim, yapmadım çünkü altı boş bir bencilliğim vardı, ayrılışı benim çok küçük bir ihtimal, çok az işime yarayabilirdi... Gerçi benim dememle birşeylerde değişmezdi ama en azından kendime düşen şeyi yapmış gibi hissederdim. Daha mı iyi olurdu bilmiyorum ama bugün ona baktığımda gülümseyişini gördüğümde bir an sevindim ve ardından özgürlüğünü geri kazanmasıyla beraber beklentilerini kaybettiğini farkettim, sevgilisiyle beraber beklentilerini de çöpe atmıştı. Geri kalan sadece planladıkları ve gerekliliklermiş gibiydi.

Bugün kendimi zorluyorum resmen, dışarıda dolaşmak, insanlarla kaynaşmak ve kendimi geliştirmek, hayattan daha zevk alır hale gelmek için. Tamam kabul ediyorum dışarıda sevdiğim insanlarla beraber olmak gerçekten mutluluk ve keyif verici bir durum, en azından çoğu zaman, ama eve döndüğümde birden herşey yine değişiyor çünkü o keyif verici zaman yine yeniden yalnızlığımla çarpışıyor, çünkü böyle birşeyin ardından o mutluluğu gözlerinde görmesini istediğin birisiyle, gözlerini uykuya kapatmayı istiyorsun ve tek gördüğün senin o mutluluğunu hissedemeyen, seni görmeyen kitaplar, defterler ve bilgisayar ekranları.

Tamam biliyorum, yanımda o paylaşacak insan varken yaşatmadım o mutluluğu, belkide onunla mutsuzdum bilmiyorum, yada gerçekten sorunlu bir insanım. Bugün bazı gerçeklerle yüzyüze, bazı sorunlarımı gidermiş şekilde insanların içine karışıp mutluluk, sevgi ve keyfi paylaşıyorum, fakat gün sonunda yine kendimle yüzyüze yine aynı pesimist duygularla başbaşa...

Artık kim olduğumu hiç bilmiyorum, ne severim, ne sevmem, ne isterim ne istemem... Fobilerim hobilerim. Sanki “o” benim için son şans, son anlamdı ve artık ne kim olduğumu, ne istediğimi hiç birşeyi bilmiyorum... Kimim ben.... Hayatımda birisi olsun istiyorum, beni seven anlayan, sevdiğim ve en ince ayrıntısına kadar her şeyi paylaşabildiğim...

Yok rahatlayamıyorum dudağından öpmeden, oysaki emin bile değilim 2 sene önceki gibi aşkımdan. Sahiplenme duygusu mu acaba bütün bu? “öptüm artık, benim bu” saçmalığı mı?

Kafamı toparlayamıyorum artık, zaten toparlayamazdım ya zaten iyice boka sardım. Delirmekten korkuyorum, kafayı iyice yitirmekten. Hayata dair zevk aldığım sıkılmadan yaptığım şeyleri bulmam lazım, kendimi yeniden tanıyıp, haritamı yeniden çizmem lazım ve artık bir an önce yapmalıyım, neden bir an önce bilmiyorum sadece sürekli bişeylere gecikmiş olmaktan çok sıkıldım ve “o”nun gibi bişeyleri yapmakta geciktiğim için bişeyleri kaybetmek istemiyorum çünkü gerçekten zor kazandığım şeyler bir an, bir lafla yok olup gidiyorlar.

Malum 10 şubattan kalan...

“Seni seviyorum” , “seni seviyorum” ve ertesi gün “hoşçakal”... Anlamak veya anlamamak değil, nasıl yaptıkları sorun... Hiç yaşanmamış gibi bir gün içinde yabancılaşabiliyorlar. Genelde kızlar hakkında böyle bir durumda genelleme yapmam ama o kadar kız arkadaşım oldu biri bile sektirmedi bu durumu, hepsi bir günde yabancılaştı, bir gün kendimi özel hissederken ertesi gün attığım her mesaj rahatsızlık verdi her ne kadar sevgi dolu mesajlarda olsa...

Kadınlardan cidden korkmaya başladım, erkekleri zaten arkadaş olarak bile sevmem, anlaşılan hakikaten yalnızlığa doğru gidiyorum.

Gizli Özne

Sürekli dönüp dönüp onun yazdıklarını okuyorum. Facebook'ta onun resimlerine bakıp duruyorum, beraber yazışmalarımızı yeniden yeniden...