Pazar, Kasım 25, 2007

sinirler gergin

        Neden diledim artık bilmiyorum, ama eskiden dediğim gibi allahın sevdiği kuluyum ne dilesem gerçekleşiyor. Son dileğim de gerçekleşiyor hem de hergün! Sanki inadına yapar gibi... Ya da benim dileğimden öte iyi beddua aldım bilemiyorum.
        Zamanında her derin mevzulara girdiğim arkadaşıma söylediğim gibi “Ne dilediğine dikkat et, dileyeceksen tam dile, sonra söylemeyi unuttuğun şeyler yüzüne kışın ortasında soğuk su gibi çarpar, kendine gelirsin” Hatta örnek olarak Bedazzled (doğru mu yazdım bilmiyorum?) filmini söylerdim; şimdi uzun uzun anlatmıyım siz çok merak ettiyseniz izleyin. Benim dilekdileme girişimlerimden hatırladıklarımı bir çırpıda saymaya çalışayım size.
        İlk dileğim -Kayıp Çocuklar Şehri- denen filmdeki kızın yaş olarak büyük olanını istedim, aynı duygusal bakışlarla, aynı saçlarla ve oldu. Siyah kıvırcık saçları, kayıp bakışları vardı, aşık oldum resmen, daha ilk görüşte yakın bir arkadaşım “bak bu kız bizim fakültede, kantinde sürekli kesişiyoruz” dediği sırada. İki gün geçtikten sonra o arkadaşımla çıkmaya başladılar, ardından çok geçmeden, Bodrum’da rüzgardan uçuşan o simsiyah kıvırcık saçlarını tuttuğum anda öpüşmemizle devam etti ve benim sevgilim olmuştu. Ama dilerken söylemediğim şeyler vardı; aşk vardı, sevgi vardı, güven duygusu vardı, hepsi kısa sürede yalan oldu gitti, silahlarımız olsaydı birbirimizi vuracaktık.
        İkincisi, bu ilişkiden hemen sonra dilenmiş bir dilekti, “Sakin ve saygılı bir ilişki istiyorum” demiştim. Aradan çok geçmeden, deli zamanlarımda, dilimi ve kaşımı dldirip, bir anda karar alıp küçük bir Corsa’nın içinde 6 lise arkadaşımla İstanbul’a gittiğimiz zaman, “herşeyim” dediğim arkadaşımla bulustuk, kardeşi de oradaydı. Hayatımda yaşadığım (aradan 7 sene geçmesine rağmen, rahat rahat söyleyebiliyorum bunu) en güzel ve kendim olduğum bir buçuk aydı, o kadar saygılı ve sakin bir ilişkiydi ki, saygılı ve sakin bir şekilde bitti. Hatta telefonda o benden ayrılırken içeriden sıcak şarap yapıyorlardı, ayrılıktan sonra sıcak şarap içerek şömine eşliğinde en keyifli zamanlarımı geçirdim, oysa ki hayatımda geri dönüp baktığımda bitmiş olmasına en üzüleceğim ilişkim bitmekteydi yada yeni bitmişti, bunu o şarabı yudumlayıp, şöminenin ateşine bakarken de biliyordum.
        Üçüncüsü kısa ve basitti, sevgi ihtiyacı duyduğum bir an “sevilmek” istedim, bunda unuttuğum çok şey var zaten! Yine çok kısa bir süre sonra, seviliyordum, her ne kadar tanıştığımız günün ilk muhabbeti şu şekilde olsa da:
        -Sen ne okuyorsun?
        -İnşaat mühendisliği.
        -Aa! sizn fakülte başka kampüste değil mi?
        -Evet! Senin için farkeder mi? Alışırsın nasılsa!
        -NAsı YaNi!
Bu insan beni kayıtsız şartsız, üç sene boyunca herşeyden çok sevdi. Dilediğim en kötü en bencilce dileğim olmasını sağladı, benim dileğim sayesinde bir insan hayatından üç senesini yok etti. Yok etti çünkü ben onu hiç bir zaman tam sevemedim, belki “tam”ı fazla hiç sevemedim.
        Dördüncüsüde ders almadığımı belli ederek söyleyeyim, kısa bir dilekti, “uzun bir ilişki”. Uzundu, güzeldi, ama ilişki miydi bilmiyorum. KAfama karşımdakini olduğu gibi kabul etme fikrini takmıştım, onu o şekilde kabul etmiştim ve o şekilde 7 ay idare ettim, onu sevdim, o da beni sevdi , ama bunu hiç bir zaman birbirimize gösteremedik, birbirimiz için hiç bir şekilde uygun değildik, sadece birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmiştik ama birbirimiz için uygun olmadığımızı nedense kabul edemedik bir türlü. Hiç ayrılmak yokken kafamda, olduğu gib kabul edememeye başladığımda şansımı denedim, “ya o nesne, ya ben” dedim, o durumun bile farkına varmadı ve ayrılmış olduk birden. Uzundu ama garipti.
        Sonunda farkına vardım, birşey dilerken, adam akıllı dilemek gerektiğini anladım ve bir dilek daha dilemeden önce tekrar tekrar düşündüm, geçmişime baktım, hayallerimi gözden geçirdim ve uzun uzun dileğimi diledim. Zannetmeyin ki öyle seans şeklinde dilek diliyorum, sadece dilek dilemenin ayrı bir hissi var, düşünürken ve isterken kendinden emin olursun, kalbin kıpır kıpır olur. Kısaca özetlemeye çalışayım dileğimi, sevdiğim sevildiğim bir ilişki, saygılı ve sakin, ilişki ve birbirimizin için herşeyi yapabileceğimiz, sınırların olmadığı bir ilişki. Şimdi de eksiklerimi özetliyim, çünkü bu da kısa zaman içinde gerçekleşti ve iki sene sürdü, sevgi, saygı vardı, bir ilişki için sakindi, birbirimiz için herşeye katlandık. Yalnız o beni üç sene boyunca seven insanın çok iyi arkadaşıydı ve ilişkimizin toplam bir buçuk senesini arada minimum 400km uzaklıkta geçirdik ama bunlardan ziyade en önemli unsur olmaması gereken, hemen gerçekleşmemesi gerektiğiydi, çünkü ben ve benim hayatım bu kadar mükemmel bir insana ve ilişkiye hazır değildi. Sonuçta birbirimiz için herşeyi yaptık ve bir anda o cesur davranıp bitirebildi. Bitiremeseydi ben hiç bir zaman bir adım ileriye götüremeyecektim hayatımı çünkü ondan ziyade kendimi düşünmek için zamanım kalmıyordu. Bizi harika bir hissi olan bir kısır döngüden o kurtardı.
        Artık biliyordum, beşinci dileğimde ne istemem gerektiğini öğrenmiş ona göre dilemiştim. Ama insanoğlu, bir kere öğrenmesi yetmiyor, hemen unutuveriyor esasında ne anlama geldiğini, sonuçta iki sene geçtikten sonra bi algıla ondan sonra dile ne dileyeceksen di mi!? Son dileğim, yine uzundu ve detaylıydı ama küçük bir detayı gözden kaçırmıştım!.. Dileğim bir önceki dileğimin ve hatta daha detaylısının, zamanında gerçekleşmesi idi. Ayrıca çok kısa bir süre sonra eklediğim bir dileğim daha oldu, çok iyi hatırlıyorum “şimdiye kadar bütün arkadaş olduğum kızlarla (birisi hariç) kısa bir süre içinde çıkmaya başladım, artık kızlarla yakın arkadaş olabilmek, sevgili olmamak istiyorum” dedim ve işte o anda zaten bir önceki dileğimde eksik olan kısımken, yani zaten negatif bir sonuç doğurabilecekken ben ihtimalleri sıfıra indirip negatife çevirmiş oldum.
        Ve şimdi, hazır mıyım? Hayır! tabii ki de değilim, okulum bitmedi ve hala babamın parasını harcamaktayım. Peki daha ne kadar sürer hazır olmak? Valla işte o kısmı allah kerim ama en az iki sene! Yani durum anlaşılacağı üzere şimdi istesemde olmuyor şeklinde! Belki sorun bendedir belki şansımda bilmiyorum ama o kadar içten dilemişim ki etrafımda herkes kız ve hepsi yakın arkadaşım. “E! ne güzel işte” diyecekseniz, aman durun birşey söylemeyin! Ben arasıra kendime her ne kadar içten inanmasamda söylüyordum artık bu lafı söylerken içinde şu anlamı açık bir şekilde barındırıyorum “iyi bok”

        Siz bunları okurken saat kaç bilmiyorum ama şu anda saat tam sabah 5:35 yani iyi sabahlar size iyi geceler bana. Yine de bu yazıdan çıkaracağınız sonucu özetliyim:
        karşıdan karşıya geçerken dikkatli olun!

Perşembe, Kasım 15, 2007

Şimdi daha mı iyi?

Hayatın bir döneminde, tahminimce ergenlikte ve hatta çoğunlukla artık ergenlikte olmadığınızın farkına vardığınız bir dönemde, artık tehlikelere, risklere atılmaya başlarsınız, bunun adına da macera dersiniz. Hayatınızın bu dönemi uzun ve yanlışlarla dolu olur. O kadar şey yaşarsınız ki sonradan pişman olacağınız ve 'normal bir hayat' diye genellemenin çoğunun belirteceği şeylerin o kadar dışına çıkarsınız ki, bir süre sonra geriye bakıp o yaşadığınız şeyleri düşününce, 'normal bir hayat' normallerin düzeyinde değil. Artık herşey normal olur, inişler çıkışlar uçakların fırtınalı havalarda türbülansa girmesi kadar normaldir, yemeğinizi yemeğe devam edersiniz.
        Normlara göre, anormallikleri yaşayıp, anormallikleri yaşayacağınız bir döneme girersiniz, ölüm normaldir, doğum da! Kavgalar, ayrılıklar, çoklu ilişkiler, yalnız kalmalar, dışlanmalar, bunların hepsi normaldir artık sizin için. Uzun bir dönemdir, anormalliklerin normalliği, alıştırır kendine, geçmek bilmez, insanlar size duygusuz ve umursamaz demeye başlar, ne kadar çok empati kursanız hissetseniz de, herşey gayet normaldir ve "normal! gayet normal" dersiniz geçersiniz.
        Esas zor olan ne, o ergenlik sonrası dönemdir, ne de anormalliğin normalliği, zor olan esas bundan sonra başınıza gelenlerdir. Artık alışmış, anormaller normaldir, normaller anormal. Zaman geçer artık ne normaldir ne anormal bilemezsin ve kısa bir geçişte artık her şey anormal olmuştur. Herşeyi garipsersin, ne yapacağını şaşırır, insanlara de diyeceğini bilemez olursun, herşey yanlıştır söylediğin.
        Tabii ki en zoru bu değildir, hayatta en zoru diye birşey yoktur, her gün daha kolayıyla veya zoruyla karşılaşırsın. Her sorun gibi, her çukur gibi bir yol bulursun kendine, zor da olsa, yavaş yavaş.

Gizli Özne

Sürekli dönüp dönüp onun yazdıklarını okuyorum. Facebook'ta onun resimlerine bakıp duruyorum, beraber yazışmalarımızı yeniden yeniden...