Cumartesi, Temmuz 22, 2006

Yarım saniye

        Bazen bir günün ardından akılda kalan çok önemli bir yarım saniye olur, bütün günü o yarım saniye gibi yaşamak istersin ya, ben bugün öyle bir yarım saniye yaşadım ve bütün hafta o yarım saniyeyi tekrar tekrar yaşamak isterim.

        Bugün saat 12:30da ingilizce dersi vardı ve ben saati 11:30’a kurdum, ama uyanamadım ve işin kötüsü bugün ilk yada son iki saatte sınav vardı. Saat 13:50’de zil çaldı, ev sahibinin bir tanıdığının oğlu ya da kızı sınavdan bilmem kaç puan almış bizim okulu soruyor. 5-6 dakika muhabbet ettikten sonra geri içeri girdim ve okula gitmek için, içimden “umarım sınav iki buçukta başlıyodur” diyerek, hazırlanmaya başladım. Okula gittim hızlı bir şekilde yukarı sınıfa çıktım, hızlı bir şekilde açık kapıdan içeriye girdim.

        Sınıfa girer girmez kafamı sol tarafa sıranın en arkasına doğru çevirdim, o tam köşede oturmuş yanında ki arkadaşı ile bişeyler konuşuyordu, üstünde beyaz bir t-shirt vardı, sanki hayatımda ki gördüğüm en parlak beyazmış gibi geldi, her gördüğümde daha güzelleşiyordu sanki ve birisinin girdiğini farkedince kapıya doğru çevirdi kafasını. Tabii ki o insan bendim ve bir anda bana bakmış oldu, yüzünün şekli aynıydı ama sanki gözlerinde ki anlam güzelleşmişti beni görünce, sanki bir rahatlama gelmişti bakışlarına, belki de beni bekliyordu, ya da ben böyle inanmak istedim ve kafamı önüme doğru çevirdim.

        Yarım saniye hayattan kopmuş gibiydim, yarım saniyelik bir bakış mutlu etmişti beni, heyecanlandırmış, hayal alemine götürmüştü; sadece bir yarım saniye, dünyalara bedeldi...

İçim bir garip...

        Yine cuma bitti ve ben yine Pazartesi’yi beklemeye başladım. Biliyorum pazartesine kadar bir sürü şey planlıycam kafamda, bir sürü şey hayal edicem ama yine bir “merhaba, nasılsın?” bile diyemiycem. Ve yine Cuma gününü beklemeye başlıycam. Peki yaz okulu bittiğinde ne olacak, bi daha ne zaman karşılaşıcam? Oysa ki ben bu kadar çekingen bir insan değildim; çok eski zamanlardan bahsetmiyorum!..

        Şimdi ise aklıma geldikçe bile terler döküyorum... Yine de ben buna bir isim koymak istemiyorum, siz ne derseniz kabulum...

Cuma, Temmuz 21, 2006

Uyku zamanı

        Hani amerikan filmlerinden hepimiz biliriz. Bir karakter ölür ama diğer tarafla dünya arasında kalır çünkü dünyada yapması gerekenler vardır, onları tamamlamadan cennete ulaşamayacaktır. İşte benim uyku öncesi durumum da buna benzer bir durum. Kanepede uzanmışken gözlerim kapanıyor saat 2 gibi ama ardından oradan kalkıp yatağıma geçtiğim zaman, yatakta dönüp duruyorum uyuyamıyorum, sürekli içimde bir his oluyor. Sanki yapmam gerekenleri yapmadan uyuyamayacakmışım gibi. Aslında evet durum tamamen böyle, yapmam gerekenler var, yapmıyorum ve sonucunda uyuyamıyorum. Yapmam gerekenler önemli şeyler değil ama yatağıma gittiğimde farkediyorum ki yorgun olan vücudum değil sadece gözlerim. Yattığım zaman sadece gözlerimin uyumaya ihtiyacı olduğunu farkediyorum, ama vücudum harcayacak daha çok enerjisi var. Saat neredeyse altı oldu, saat ikiden beri uyuymayı deniyorum. Yarın 12:30da sınavım var, birazdan yine yatağıma geçicem ve umarım bu son deneme olur benim için ve uyurum, en azından 4-5 saat uyumuş olurum...

Çarşamba, Temmuz 19, 2006

Ayrılanlar için

Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize, iki yabancıyız
Ne kadar acı olsa
Ne kadar güç olsa
Herşeyi, evet herşeyi, unutmalıyız

Hiç yaşamamışcasına
Hiç sevmemişçesine
Unutursun,
O günlerimizi, gecelerimizi
O, günlerce, gecelerce sevişmelerimizi.

Her kederin tesellisi bulunur,
İnsan ne kadar sevse, unutabilir.
Mevsimler gelir geçer,
Yıllar geçer,
Sen de unutursun, bir gün gelir.

Her şeyi evet herşeyi,
Herşeyi unutabilirsin,
Hatta bütün yazdıklarımı.
Satır satırını.

Kalırsa da, içinde
Bir derin sızı kalır...

        Timur Selçuk

ayaküstü aşk

        Herşey hızlandı, istesekte istemesekte hızlı yaşamak zorundayız, çünkü hayatın ritmi çok hızlandı. Şarkılar çıktıkları gün evimize gelip, mahallenin satıcısına ulaşmadan ezberlenmiş oluyor, filmler daha sinemalara gelmeden izleniyor, ayak üstü yiyoruz yemekleri, muhabbetlerimizi ayak üstü yapıyoruz ve hatta ayaküstü yaşıyoruz aşklarımızı. Bu koşuşturmanın tek nedeni daha fazla kendimize ayıracak vakit oluyor ve daha fazla yalnız kalmak için bu kadar hızlı hareket ediyoruz. Ve sonunda uzun bir yalnızlık sürecine ilerliyoruz...

Salı, Temmuz 11, 2006

Yazmıyorum

        Bir süredir yazmıyorum çünkü yazacak birşeyimin olmamasından değil, sadece aynı yere geri dönmekten sıkıldım. Aynı keder aynı dert. Sürekli atlattığımı zannediyorum ama her boşlukta onunla uyanmaya başlıyorum ve artık bu beni cidden rahatsız etmeye başladı. Tahminen yine Cipram’a başlıycam ve bir uzmanla görüşmeye başlıycam.

        Yaz öncesinden olaylar çok da farklı değil, yine okula gidiyorum, yine aklımda, aklımı meşgul eden yapmam gerekenler var ama sanki on ay öncesine yine dönmüş gibiyim, aynı sıkıntılı hal, yine “neden?“ diye sorgulamalar. Sıkıntı haline geldi resmen... Halolacak biliyorum, geçecek, bir an olsun bunu aklımdan çıkarmıyorum, zamanın ilaç olacağından eminim ama artık son radlerindeyim. İnsanlarla arama yine bir kabuk örmeye başladım, yavaş yavaş yumuşatıyorum derken...

        Merak ediyorum onu, özlüyorum. Şimdi nerde, ne yapıyor, bensiz ona kim destek oluyor, kim farklı bir bakış açısı sunmaya çalışıyor ona ve galiba en önemlisi mutlu mu gerçekten? benden ayrılması işe yaradı mı gerçekten?

        İşin garibi sadece onun için sormuyorum, hepsini bir de kendim için soruyorum, nerdeyim, ne yapıyorum, bana destek olabilen biri var mı etrafımda, mutlu muyum, işe yaradı mı onun benden ayrılması. Sadece birinin gerçekten cevabını biliyorum, evet benden ayrılması işe yaradı ama bu kadar uzun sürmesi tamamen bitmiş olması gerekmezdi galiba...

        Ve sürekli onun bana kazandırdıklarını düşünüyorum, sürekli farklı şeyler eklemeye çalışıyorum. Mesela son zamanlarda farkına vardığım birşey var; onu tanımaktan dolayı, hayatımda olması gereken, hayatımı paylaşacağım insanın nasıl bir insan olması gerektiğini biliyorum ve bu yüzden sevgilim olamıyor, çünkü artık çıtam en yüksek seviyede ve o seviyede birini bulmam kaç milyonda bir ihtimal acaba bilmiyorum...

Pazar, Temmuz 09, 2006

Mesaj

        Bazen birşeylerin istediğin gibi olmamasına o kadar alışırsın ki, istediğin bile anlamsız gelir. Ve zamanla istediğini, istemez hale gelirsin, sadece seçimlik olur istekler... Boşlukta yüzmeye başlarsın, boş zamanları; olmadik, işe yaramayan isteklerle doldurursun ve mutlu olman gereken yerde anlamsız bir mutsuzluk oluşur.

        Merak etme aklında bile yokken mutluluk bir yerinden yakalayacak seni, sen inanmasanda, mutluluğun peşini bırakacak bir insan değilsin...

        İyi geceler canım, gözlerini kapa, gülümse, nedenini düşünme, zaten bir gün gözlerini bugün ki gibi kapatırken, neden olduğunu biliyor olacaksın

Pazartesi, Temmuz 03, 2006

Sıcak

        Kışın daha sıcaktı bu bir gerçek, ama en azından dışarıya çıktığımda ya da camın yanında olduğumda serinliyordum. Şimdiyse dışarısı, içerisi sürekli bir sıcak içinde yaşıyorum. Tuvalete gitmemeye başladım, malum vücudun bütün sıvıya ihtiyacı var. Sürekli terliyorum, uyurken, uyanıkken, dışarıda, içeride... Sıkıldım resmen terlemekten, uyuyamıyorum, sğrekli terlediğimden dolayı uyanıyorum. Saat akşam üstü 4’e doru uyanmaya başladım çünkü saat 6dan önce sıcaktan dolayı uyuyamıyorum, sonra uyuyakalıyorum. Yarın ders var ve 1230daki ders için zor uyanıcam, bu çok kötü bir durum.

        İki gündür ortalığı topluyorum, daha güzel bir hale getirmeye çalışıyorum. Yine biraz harcama yapmak zorunda kaldım ama fazla değil 10-20 milyon civarı. Güzel olmaya başladı. Dün yatakların, koltuğun filan yerini değiştirdim, değiştirme işi bittiğinde t-shirt’ümün ıslanmamış bir tarafı kalmamıştı. Ne kadar bişeylerin yerini değiştirsem de toplanmıyor bir türlü, özellikle odam! Neyse bir hafta daha bununla uğraşmayı düşünüyorum, ardından da yarışmalar için hazırlanmayı, fikirler buldum ama hepsi saçma ve gereksiz geldi.

        İşte böyle geçiyor zaman, bunu özellikle neden yazmıyor bu herif diyenler için yazıyorum. Ha! bi de yazmamamın ikinci nedeni, laptop bacağımı pişiriyor, zaten piştiğim yetiyor bi de kucağımda bu aletin sıcaklığı deli ediyor beni...

Pazar, Temmuz 02, 2006

site

        Bir süredir yeni bir site yaratmakla meşgulüm. Temmuz 1 de hazır hale gelmiş olması lazımdı ama başedemediğim bir iki sorunum oldu, mesela yavaş yüklenmesi sayfanın (çok fazla grafik var çünkü) ayrıca türkçe karakter sorununu tam olarak çözemedim. Her neyse eğer deneme sürecindeki haline bir göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Kısa bir sürede tamamlayıp açmış olurum umarım sayfayı tam olarak.

Gizli Özne

Sürekli dönüp dönüp onun yazdıklarını okuyorum. Facebook'ta onun resimlerine bakıp duruyorum, beraber yazışmalarımızı yeniden yeniden...