Cuma, Nisan 01, 2011

Değişim

Yarı depresif, yarı enerjik ama bir şekilde hayat dolu bir insandım. İnsanlara laf atan, bir çok şeyden zevk alan, yeni insanlarla rahat rahat tanışıp, onlarla keyifli muhabbetler yapan bir adamdım. Bir kızla çıkıyordum, beni çok seviyordu ama 3. kez çıkıyor olmamıza rağmen tam olarak diğer sevgililerimi sevdiğim kadar sevememiştim, ama sevilme duygusu hep ona döndürmüştü beni.

Bir gün beni birisiyle tanıştırdı, bir kaç sene önce aynı kişiden bahsederken “sen kesin ona aşık olursun tanıştırmak istemem” dediği insandı. Tanıştırdığı gün içim içime sığmamaya başlamıştı bile. Bir gün bizi yemeğe çağırdığında aklımdan geçmeye başlamış, Bomonti’de içerken onun viyolonsel çalışını ve “yalnızlık ömür boyu” şarkısını dinledikten sonra yanımda sevgilim gibi (bu süre içinde sevgili demeye bin şahitlik bir durumda bırakmıştım ilişkiyi) olan insanı evinin yoluna bırakır bırakmaz rahat rahat aşık olabilmek için dönmüştüm Bomonti’ye.

Eski sevgilimin en yakın arkadaşı olması haricinde hiç bir sorun yoktu, yani beraber olmamız mümkün değildi, çünkü eski sevgilim beni çok sevmiş ve aşık olduğum insanın hayatını cehenneme çevirebilecek bir yapıdaydı. Zaten karşılıklı mı onu bile bilmiyordum.

Kısa bir süre sonra, Kahve Evi’nde öpüşmemizle başladı herşey. O benden de daha hayat dolu bir insandı, hatta benim “onunla olamaz” depresyonu ve krizinden sonra o hayat dolu, bense değil gibiydim. Yaşadıklarımız gizli ama çok yoğunlaşmaya başlamıştı. Birbirimizi göremediğimiz her an keyifsiz olduğum anlardı. Bir gün ailesiyle ağır bir kavga yaşadı ve ardından beraber İzmir’e orada yaşayan bir arkadaşına kaçtık. Benim gitmem gerekmiyordu ama ben onsuz yapamazdım ve onunla olmak için büyük fırsattı. İzmir seyahatimizden sonra ailesiyle bile tanıştırdı, herşey bir anda anlam kazandı ve yoğunlaştı, artık gizlemek zorunda olmadığımız bir aile vardı, hemde çok sevmişlerdi beni, oğulları gibi hemen benimsemişlerdi.

İki senemiz beraber geçti. Çoğunlukla beni sevgili veya bir eş olarak eğittikten sonra ayrıldık. Ayrıldıktan 6sene sonra farkettim ki onun için özel değildim artık. Eski sevgili, eski bir öğrenci gibiydim onun için, her ne kadar bunun farkında olmasa da, bunu kabul etmese de. O sevgililerini eğitilebilecek insanlardan seçiyordu. Karşısındakini doğru insan olarak eğitmek, onun için doğru insanı aramaktan çok daha kolaydı.

En son beni İzmir Ekonomi Üniversitesinde okumam için bırakmıştı, “oku adam ol ailene yararlı bir insan olarak bir meslek sahibi ol” şeklinde. Ardından kısa bir süre sonra ayrıldık zaten, bugün adam olduysam da onun göremeyeceği birşeydi taa ki ben inadına, beni delicesine seven, delicesine sevdiğim birisinin, kırılmasına aldırış etmeden söyleyene kadar.

İki küsür sene önceydi. Artık kendime ve geceleğe ümidim kalmamış bir şekilde okulun son senelerini sadece bitirmek olsun diye okurken ve çoğunlukla World of Warcraft oynarken, yaş olarak benden hayli küçük ama dünyalar tatlısı bir insanla tanıştım. Yaş farkı çok olduğundan başta benim için kesinlikle olmaması gereken, olmayacak birşeydi. Hatta bir süre iletişimimi de kesmek zorunda kaldım çünkü herşey yanlış gözüküyordu; zaman, mekan...

Başka kişilere ilgi göstermeye çalıştım, başka insanlarla zaman geçirdim ve bir süre sonra olması gereken bir şeyi yapma ihtiyacı duydum; onu aramak. Her ne kadar sadece bana yanlış geldiğinden uzaklaşmış olsamda aradığımda onun içinde yanlış bişey olduğunu ve yaş farkından beni kesinlikle öyle görmeyeceğini düşündüğümden, rahat davrandım. Her zamanki gibi ben isteyecektim o beni geri çevirecekti nasılsa. Fakat beni geri çevirmek bir yana, benim bişeyleri başlatmam için elinden geleni yaptı.

Yılsonu gecesi, MSN denen şeyden konuşurken içimden bir anda herşey çıkıverdi; “AŞKIM...”. hem böyle bir şeyi söylemek için çok erkendi, hem de önümüzde kocaman yanlışlar vardı, ayrıca daha onu gerçek hayatta hiç görmemiştim. Ertesi günler, hatta koca bir ay korkularla geçti, ya onu sevemezsem buluştuğumuzda veya ya o beni kart horoz olarak görürse düşünceleri.

İlk Ankara’ya gittiğimde gerçekten karşılaştığımız ilk saniyede herşey değişti, gerçekten beraber olmaya başladık. Öyle bir şekilde öptü ki ne korku kaldı, ne şüphe, ne de başka bişey; bu olması gereken insandı hayatımda. Bundan sonraki iki senede kendimin ne kadar hayattan zevk almayan birisini olduğumu anlayana kadar.

O hem yaş itibari ile, hem hayattaki istekleriyle hayat dolu bir insandı, her ne kadar bunu bana karşı gösteremese de. ilk senemizde sadece ona ona ayak uydurmak için bazı özverilerde bulundum, sonra bunların görev olmasından korkarak ve ezileceğimi düşünerek elimi ayağımı çektim. O hep yaşından beklenmeyecek kadar olgun davrandı ve herşeyi alttan aldı, bense “bu benim karakterim kızım, işine gelirse” şeklinde gerzek bir tavır içinde bulundum. Bir süre sonra onun alttan alması ve benimde özveride bulunmama durumum kolay geldiğinden iyice öküzleşmiştim. Bu sene yılbaşında onu kaybettiğimi düşünmeme neden olan şeyler oldu, çünkü kendi benliğimi kaybetmiştim. Hiç birşeyden zevk almıyor, keyifli olabilecek aktiviteleride saçma bir mantıkla sıkıcı bulduruyordum kendime, yetmiyormuş gibi ona da sıkıcı olduğunu anlatmaya çalışıp dibe çekiyordum. O yılbaşı gecesi kendime uyuz olup bunun nedenlerini yazının başındaki ilişkime kadar bir geçmişe dayandırdım ve çoook uzun süredir açmadığım defterleri açtım.

Bugün bakıp düşündüğümde ne gerzekçe hatalar yaptığımı farkediyorum, özellikle eski defterleri açıp sevdiğim insanı bu kadar kırdığım için fakat son hafta sonundan sonra farkettimki sorunu doğru yerde aramışım.

Ben duygusal gelişimimi tamamlarken biri beni eğitmiş ve söyledikleri o kadar önemli olmuşki bana “alışveriş manyağı” dediği için ben o kişiden sonra komple bundan vazgeçmişim, alışveriş yaptığım her an alışveriş yapmanın pişmanlığını duymuşum. Bana “sen sorumluluk alabilecek bir insan değilsin” dediği için herkesin sorumluluğunu benim sorumluluğummuş gibi kabullenmişim ve bana bu şekilde eğitim veren gibi davranıp sorumluluklarımı hafifletmek için karşı tarafa güvenmek yerine karşı tarafı değiştirmeye çalışmışım.

O son iki sene beraber olduğum insan beni ağır bir şekilde terkedince farkettim bazı şeyleri, birden silkindim, kendime gelmeye başladım, tabi ki her ne kadar, bu kadar uzun süre boyunca hayattan zevk almayan bir insan olduğum için, silkinmek bir yere kadar işe yarasa da, bir başlangıç oldu en nihayetinde. Şimdi o iki sene boyunca olmam gereken insanı yaşıyorum ama tabi bu seferde onsuz olduğundan bir hayata karşı isteksizlik var fakat inançlarım var artık geleceğe dair, yalnız veya birisiyle... Tabi ki ümidim o son ilişkimdeki insan kadar tatlı biriyle bunları paylaşmak fakat, eğer denk gelmezse de böyle biri, hayatımın sonu değil tabii ki.

Neler değişti:
Kız arkadaşım motora binmek istediğinden bahsettiği zaman, ona bile izin vermiyordum, şimdi arabamı sattım, askerden döndükten sonra amacım bir Harley sahibi olmak.
Hiç dışarı çıkmazken artık haftada bir eve geliyorum
İş yerinde sorumlulukların hepsini taşımaya çalışıp, sevgilimi ikinci plana atmışken, şimdi iş 3. planda; kendim, arkadaşlarım, iş....
İki senede toplasan üç bira içmişken şimdi en azından her iki geceden birinde üç bira ve 3 tequila içiyorum, yada iki duble rakı.
İnsanların her söylediğini çürütmeye çalışıp, insanların zaaflarıyla ilgilenirken artık insanların zaafları yerine artılarıyla ilgilenip, söylediklerini geliştirmeye çalışıyorum, espriyse kötü bile olsa espri yaparak.
Sevgilime karşı olan özveriler göreve dönüşür diye özverileri keserken, şimdi her insana karşı bir özveride bulunmaya çalışıyorum, göreve dönüşecekmiş gibi olsa bile.
Sürekli “Hayır” derken artı sürekli “Evet” diyorum.
Her konuda riske girmemek için önden her yaşanan şeyi engellerken, şimdi direk riske giriyorum.
Aklıma ne gelirse söylüyorum, yanlış anlaşılmaktan korkmuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gizli Özne

Sürekli dönüp dönüp onun yazdıklarını okuyorum. Facebook'ta onun resimlerine bakıp duruyorum, beraber yazışmalarımızı yeniden yeniden...